londra. oxford caddesi. cafe di roma. sütlü kahve ve birkaç gazete. kahve, sütlü olmaz. uydurma. uymuş.
bulvarda insanlar, bir kopuş hareketi içinde.
yağmur var. dört yaşında bir çocuk koşuyor bulvarda. koştuğuna kavuşmak üzere iken düşüyor. kalkıyor. ağlamamıyor. kollarını göğe kaldırıyor, çığlık atıyor: ‘kendi hatamdı’. çocuklar, görebiliyor. sorun, büyük çocukların göremiyor olması.
ne yaptığını bilmek, kendine sahip çıkmak, kendine özen göstermek, sorumluluk, ahlâk ve zeka.
isveçli ünlü haber sunucusu-karin hübinette, kız kardeşinin, hillevi engström, yeni açıklanan kabinede bakan olarak görevlendirilmesi üzerine, tarafsızlık ilkesine uymak için, isveç devlet televizyonu svt’deki görevinden istifa etti. karin, akıl hastası değil ve koç burcunda.
iktisat bilimi, insan tekinin kişisel çıkarlarını gerçekleştirmek peşinde olduğunu varsayar. varsayım, insanın ahlaksız olduğu varsayımı değildir. kendi çıkarını gerçekleştirmek, hırsızlık anlamına gelmiyor. eylem, ahlâk/zeka ile uyumlu olmak durumunda. hukuksuz bir hayat değil.
abc. ihtiyaç kelimesinin eylem için gerekçe gösterilmesi bir ahlâk/zeka problemidir. birey, herkes kelimesini herhangi bir cümle içinde kullanmaz, kullanamaz. ahlâk/zeka, toplumsal bir kategori değildir. toplum, sağduyunun varlığı ile mümkündür.
anlık yaşadıklarını genelleştiren insanlar var. yaşadıklarını meşrulaştırmak için yapmadıkları şey kalmadı. battılar.
londra’yı londra yapan hava, davranış bozukluklarının doktrine edilmesini engelliyor. insanın eylemlerini anlamaya çalışması bir yükselme imkânı. onları aklaması değil.
11 Ekim 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder