dil ile arzu arasındaki ilişki


 18.09.2012 00:02

 “raslantılar üzerine gelebilir. felaketi boş bir köşke taşırlar her zaman, kanaviçeden anlayan”. ece ayhan.

arzu, başkasının arzusudur. bu durumda, lacan dünyasına hoş geldiniz.
konuşmacı birden çok şey söyler. bir: söylediğini düşündüğü şeyleri. iki: anlaşılan şeyleri. üç: sakladıkları şeyleri. dört: arzusu.
lacan varsayımı olarak, arzu’nın bilinç dışı çalışması dil’in öteki tarafını oluşturuyor.
lacan: “insanlar arasındaki ilişkiler esassında bilinç seviyesinin altında inşa edilir. arzu bilinçdışı olduğu sürece, insan dünyasının ilkel yapısal örgütlenmesini yerine getirir. arzunun dışa vurumu daima sözün görünmesinde, ortaya çıkış düzeyinde, bağlantı noktasında olur. arzu, sözde cisimleşme anında ortaya çıkar –sembolizmin ortaya çıkışı ile eş zamanlıdır”.
konuşmacı, kurnazca kapatmalar ve samimiyet stratejisini kullanırken, arzu kendisini, sembolik kinayeli dil içerisinde, onun yerini alarak, ifade eder.
sorun, nedir?
lacan: “öznenin sorunu hiçbir şekilde özel bir bırakılmanın, terk edilmenin veya sevgi ve aşk yoksunluğunun sonuçlarıyla ilgil değildir; öznenin tarihi ile öznenin onu yanlış anlaması ve yanlış tanıması ile ilgilidir; bu, öznenin tarihini tanımaya çabalarken, kendisine rağmen gerçek davranışlarını dışa vurmasıdır. onun yaşamı, onun yaşam deneyimlerinden gelen sorunlarla değil, onun kaderi tarafından yönetilir. –peki onun tarihinin anlamı ve önemi nedir? onun yaşam öyküsü ne ifade eder?
söz, öznenin tanınmamış kısmının rahmidir ve bu incelenen bulgunun özel bir seviyesidir. bu seviye kişisel deneyime göre merkezden uzaktır çünkü tarihsel bütünleşmesi gerekmektedir”.
o zaman herşeyi yeniden yazmak gerek.
yalnız, bu, her şey kelimesi problemli.
şöyle yapabiliriz. konuşulan ve konuşulmasına rağmen tanınmayan tarihsel sürece bakmalıyız.
lacan: “özneye onun kendi bilinçdışı olarak öğrettiğimiz şey onun tarihidir –bu demek oluyor ki, şimdiki tarihini, onun varoluşundaki henüz belirmemiş olan belli sayıda tarihsel ‘dönüm noktasını’ açığa çıkarmak için ona yardım ederiz. ancak eğer bu noktalar böyle bir rol oynamışlarsa, tarihi onlar yaptılarsa, o zaman onlar ya belli bir anlamda tanınmış ya da bir düzeyde sansürlenmişlerdir”.
arzu ve tarih. birinin yanlış anlaşılması ötekini oluşturur.
nihai konuşma edimi. birinin tarihinin varsayılması, onaylanması, kendindeki öteki’nin söyleminin sorumluluğunu kabul etmesi ve o’nu affetmesi.
lacan: “öznenin kendi arzusunu tanımasına ve adlandırmasına yol açmak, analizinin etkili eyleminin doğasındandır. ama bu orada hâlihazırda duran, verili veya ele geçirilmeye hazır olan bir şeyin tanınması sorunu değildir. onu adlandırmakla özne, yeni bir şeyi doğurur, dünya üzerinde yeni bir şey yaratır”.
burada sorun, kendi tarihini ve arzusunu adlandırırken onları doğru şekilde varsaymamaktır.
lacan buradan bir çıkış öneriyor mu?
evet, evet.
önerisi şudur: kendinde ötekini varsaymak. öznenin ötesindeki bu özne olan öteki’nin söylemiyle kendi ilişkisini varsayar. 

selâm ile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder