aşk bir ilişki değildir


 09.10.2012 06:01


“çok dinlersen artık müziğin seni dinlemeye başladığını fark edersin. kaynana da öyledir”. cihat duman.

murat belge, ingilizce bilir.
murat belge: “salman rüşdi, aziz nesin’e kızmış kırılmıştı. anthony buldu beni. ‘salman çok dertli ve senden mevzunun içyüzünü anlatmanı istiyor’  dedi. nasıl davranacağına karar verememişti. hakkında ölüm fetvası çıkmıştı, korumaya almışlardı. ‘şeytan ayetleri’, 27 mayıs’ta aydınlık’ta izinsiz biçimde yayınlanmaya başladı. 2 temmuz’da da sivas olayları yaşandı. bu salman’ı rahatsız etti. onun yazdığı kitaptan dolayı inanlar ölüyor, öldürülüyordu. bir de yayınlanan tercümenin kötü olduğunu duymuştu ve haklıydı. edebiyattan anlamayan birilerinin yalapşap yaptığı bir çeviriydi. aziz bey bir an önce müslümanlara karşı salman rüşdi’nin neler dediğini yayınlamak istiyordu. bunlar kulağına gidince salman bunun sorumsuzca bir davranış olduğunu düşündü. aziz nesin’e dava açmak istediğini söyledi. ben de bu durumu idare edecek bir mektup  yazdım, ‘dava etme’ dedim”.
aşk olmadan yapılan şey insanı yok eder.
dedem, 95 yaşında rahmetli olmadan önce, hatırlıyorum, neşeli idi.
ulus baker: “borges’in alçakları komploculardır. elbette polisiye kültürünün bildik klişelerinin çok ötelerine geçerler. ama kurdukları komplolar, hesapçı, doğrudan doğruya ‘fesat’ ile tanımlanamaz bir ‘dolandırıcılık’ türünü çağrıştırırlar. Kâh pampaların macho’ları, kâh beynelmilel ve kozmopolit dünya savaşı çağı uygarlığının karanlık kişilikleri olarak çıkarlar karşımıza. alçaklıkları, günlük hayatın, ‘küçük adamların’ alçaklıkları değildir; ‘yolları çatallanan bahçe’lerin, labirentlerin, kaosun hakim olduğu bir uygarlık türüne uygun düşer: ‘insanın kendini hergün yeni alçaklıklara terk edeceğini görüyorum şimdiden; öyle ki sonuçta sadece haydutlarla askerler kalacak geriye’ (yolları çatallanan bahçe) ufak tefek ‘kötüye kullanmaları’, günlük hayat içinde genellikle ‘bağışlanabilir’ küçük komplocukları, karı-koca kavgalarındaki minik ‘hainlikler’ birikimini, kedilerin kuyruklarına bir şeyler bağlayan çocuklarınkini, nietzsche’nin bahsettiği ‘sürü insan’a ait bir ressentiment, içerleme alçaklığını borges’in tasnifinde bulamazsınız. çok bilgili yazarımız, ‘alçaklık’ ile ‘ihanet’ arasındaki farkı da ayırdedememektedir. bunun nedeni, alçaklarını sanki birer ‘kahraman’, poe’nunkiler türünden, üstün ve adsız, kişisel olmayan bir zekânın, önceden kestirilemez labirentlerini kateden ve her noktada, gereğini yapmaları şartıyla mutlak erişmeleri kuşkusuz her zaman muhtemel olan aktörler olarak kurgulanmasıdır. ona göre, alçaklığın kurgusu more geometrico, geometrik üslûpta işlemelidir. alçaklık bir satranç tahtası üzerinde yapılan hamleler gibi icra edilir ve labirentin ‘sonsuzluğunun’ yalnızca bir türüne uygunluk gösgerir: ‘herhangi bir vahşi eyleme girişecek kimse sanki bu eylem önceden gerçekleşmiş gibi davranmalı, kendine geçmiş kadar geriye getirilemez bir gelecek dayatmalıdır’ (yolları çatallanan bahçe)”.
mes’ele, büyüktür.

selâm ile. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder