24.01.2013 00:01
“ortadoğu, küçükasya, iyonya: ne kadar rezil
olursak o kadar iyi, artık dönsenize!”. muammer karadaş.
galatasaray üniversitesi
yakıldı. tarih ve kitaplar. yakılmış olmalı. dün ne oldu, hiçbir zaman
bilemiyoruz. yalnızca teori kurabiliyoruz.
inceleme/ araştırma,
bağımsız olmuyor.
teori, tarih ve coğrafya
ile sınırlıdır ve tarih ve coğrafya tarafından belirlenir. leh yangını ile türk
yangını aynı yangın değil.
tarihi binalar yalnızca
türkiya’da yanar!
dırdır üzerine
düşünüyordum.
bir haber.
kayseri’de beş çocuk
annesi mensure d.(64) tartıştığı 40 yıllık eşi abdullah d.’yi (68) üç kez
bıçaklıyor. mensure d. ‘kocamın dırdırı hiç bitmiyordu’, demiş. abdullah
d.’nin hayati tehlikesi sürüyor.
kelime ve bıçak
sallamak. dırdır/hâk etti, diyor. kadın, 64 yaşında. olay yeri, kayseri. kadın,
tipik suçlu görüntüsünde değil. sıradan/ kendi hâlinde.
türklerde bir olay,
büyüyor. the olay, üzerinde durmalı.
kötülük kimden
nerede ve ne zaman geliyor? kötülük toplumu/ kötülük dayanışması/ örgütlü
kötülük/ kötülüğün nihai zaferi/ iyiliğin biçim değiştirmesi.
iyi insanların kendi
değerlerine ihanet etmeleri.
baudrillard:
“politikacılar iktidara gelir gelmez otomatik denilebilecek bir şekilde bir
kurnazlık yöntemi ile kendilerini başa getirenlere karşı çalışmaya başlarlar.
entellektüellerin kısa süre içinde esinlendikleri düşüncelere karşı gelmeleri
gibi. politikanın gizli kusuru neyi kötülük olarak adlandırabileceğini
bilemeyecek bir hâle gelmiş olmasıdır”.
politikacı, ne yaptığını
bilir. ne söylediğine değil ne yaptığına bak.
baudrillard: “eskiden
iktidar nedensiz bir güçtü. size başkaları tarafından bir şeyin karşılığı
olarak verilir, yukarıdan bahşedilirdi. özel nitelikler aranmadan sunulur, bir
tür alın yazısına benzerdi. kraliyet iktidarı da böyle bir şeydi. zaten bu
yüzden xvi. louis’ye isyancılar iktidarı istiyorlar denildiğinde çok
şaşırmıştı. insan iktidarı nasıl isteyebilirdi ki? size verilen iktidarı şöyle
ya da böyle sürdürmek durumundasınız. hiç kimse szi bu dertten kurtaramaz. bir
kralın tahttan indirilmesi, anayasaya uygun bir tanrıdan söz etmek kadar saçma
bir şeydir. iktidar bir yükümlülük olup, böyle bir yükümlülüğü talip olunmaz,
olsa olsa böyle bir göreve boyun eğilir. halbuki iktidar nedensiz bir şeydir ve
nedensiz olduğu için de kendini kanıtlamak zorunda değildir. iktidardan
kurtulmak için tek yol kralın ölmesiydi. Bir başka deyişle bu ölüm lanetlenmiş
payın topluma iadesi demektir. demokratik ilke demek herkesin kendi lanetlenmiş
payına sahip olması demektir. oysa ‘vatandaşların’ bu zorunlu göreve boyun
eğmek gibi bir niyetleri olmadığı ve yanlış bir iş yapmaktan korktukları
görülmektedir”.
savcı, mensure d.’ye
neden bıçakladığını sormuştur. mensure d. neden bıçak kullandığını biliyor mu?
kapitalizmin neden olduğu kişilik parçalanmasının farkında mı? sermaye
sisteminin fenalıklarından? türkiya iktisadının dışa saçılmasından?
selâm ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder