bulundukları hâlde aslında yoklar


 19.07.2012 00:07


 “devletin ve fazla devletin adamlarının (bunlar kimlerse?) pek tıkırına gelmez değil mi? ve şirketlerin, iş adamlarının ya kulampara olmaları? evet, holdinglerin hesaplarına neden hiç girmemiş olabilir?”. ece ayhan.

toplum hâlinde yaşamak var. bir de topluluk hâlinde. iki ayrı şey.
bürokrat olan bir arkadaşım bir durum olarak görünmezlikten söz etti. devlet koridorlarında kimse kendisine selâm vermiyormuş. kendisine selâm verilmemesinin nedeni olarak, kendisinin görülmez hâle geldiğini/ getirildiğini düşündüğünü söyledi.
ankara diye bir yer var. ankara diye bir yerin olması ankara’da bürokrasisinin olmasındandır. bürokrasi bir soyutama. öteki bürokrasilerle bu bürokrasi aynı. kanunlar var. bürokrasi kanunları.
bizdekiler kim?
bizdekiler köylü. yalnızca köylü değil. köylü olmaya bayılıyorlar. işlerine geliyor köylü olmak. köylü olmaktan kâr ediyorlar. köylülere karşı değiliz. köylüler köyde otursunlar.
borsa’da kağıtlar var. onlara yatırım yapanlar, yatırımcılar, değişen değerler, elde edilen zarar ve kârlar, kapanış fiyatları, yeni kağıtlar, bölünmeler, tayinler, olmadık kağıdın yükselmesi, giriş sınavında kopye çeken memurun müsteşar olması, banka hesapları, karısına hesap veren karakterler.
apartmandiye bir madde var. dedem 95 yaşında iken, apartmanın müslüman evi olmağını söyledi. dedem, uçmamış. mesela, bizim bir numara beni göremiyor.
iktisadi özgürlükten bahseden insanlar var. tam da köle oldukları süreçte.fransız devrimi tipi kafa karışıklığı.
türkiya hakikaten görünmez insanların ülkesi. görünmez arkadaşımın uyarısı ile etrafa baktım. kimseyi göremedim. kimse kimseyi görmüyor. insanlar bir yerlere bakıyorlar? ama nereye? insanlar bir şeyler konuşuyorlar? ama kime?
dellaloğlu’nun muhteşem yapıtında, ahmethamditanpınar modernleşmenin zihniyet dünyası bir tanpınar fetişizmi,  geçen tanım ile bir kimlik toplumdan söz ediyoruz. karakter toplumundan değil. herkesin havası, sen benim kim olduğumu biliyor musun?
muhteşem!
para, kelime ve tarih sahipliğinde öne geçenler, arkadakilere bir bakış fırlatıyorlar. gerekirse mottoyu tekrarlıyorlar: sen benim kim olduğunu biliyor musun?
derrida, çok bilginin anlamayı öğretmeyeceğini söyledi. anlamak başka bir şey. idrak etmek var.
anlamak, ingilizce’de, görmek demek de oluyor.

selâm ile. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder