18.10.2012 00:00
“kimde yaşının ruhu yoksa yaşının büyük
talihsizlikleri vardır”. voltaire.
uzun saçlı uzun sakallı duyguları yüz
hatlarında olmayan bir adam, deha olduğunu haber verdi. elini kaldırdı. sustu.
edebiyat bir değiş tokuştur.
fikirlerin, duyguların, hâyâllerin, kavramların ve deneyimlerin değiş tokuşu.
bana gerçekler gerekli dedi bir memur.
yalnızca gerçekler.
hikâyedeki bir insanlık durumu gerçek
değilmiş. hikâye, hikâye imiş.
bir de. ulusal çıkarlar ile uluslar
arası çıkarlar aynı imiş. yarışma yok tamamlayıcılık var, dedi memur.
pekiyi.
piyasa?
kaldı orada. piyasa kavramının yarışma
ile irtibatı/ irtibatsızlığı sıkıntı oldu. sıkıntı, ne çok kullanılır oldu
türkçe’de. sıkıntı enflasyonu.
hakikatin delici matkabı.
insanları şaşırtmak gerek. insan
şaşırma özelliğini kaybetmek istiyor. gelin şu şarkıyı hep birlikte söyleyelim,
doktrinine hoş geldiniz.
türkçe elini tutmalı. anne, vatan,
börek, çocukluk kokusu, yıkanmak.
kuş iz bırakıyor. iz; yön, ölçü ve
düzen. üç şey.
altı yaşındaki küçük bir insan, dehâ
olduğunu söyleyen adam karşısında durakladı.
volkan çelebi: “türkçe düşüncenin
içinin ve dışının, kavramsal ve kavramsal olmayan kayıtlarının bedenler-arası
bir varoluşunun ortasında boşluklar açmaya, şiddeti savuşturmaya çalışıyoruz”.
kendi hâline bırakıldığında piyasa
sisteminin insansızlaştırmasının oluşturduğu şiddet ve yabancılaşma. işte
mesele.
volkan çelebi: “insanlaşmak ne
demektir? yanıt, derrida’nın söylediği ‘tamamen başka türlü” ol-uşmak olabilir
mi? insanlaşmanın –üzerine- düşünmek olduğunu öğrenmedik mi bizler? başka-sı
isanı, insanın kendi kendi varlığı haline gelmeksizin, sanki insan sadece kendi
bedeni ve ruhu değil ama aynı zamanda çevresinin ve dünyasının bedeni ve
ruhuymuşçaasına, insan yapan mıdır? peki ya, çevre ve dünya başkanın
dünyasından değilse, onun varoluşundan gelmiyorsa? eğer insanın dünyası,
çıkarın, çatışmanın ve şiddetin dünyası ise ve aynı zamanda ağlamanın
eş-varoluşu, acı, öldürme ve açlık, fakirlik ve sömürü karşısında utanç dolu
sessizlikten ve kayıtsızlıktan ibaret ise. bütün bunlar sonsuz bir oyunun, aynının
bir oyunun parçasıysa? kaçınılmazcasına çoktan bu oyunun içinde olan bir özne
ne yapabilir? daha önemlisi felsefe ne yapabilir?”.
piyasanın yönettiği bir kültürde
teknolojik ilerleme ve varlığın unutuluşu/ değersizleştirilmesi.
sevgili ismet özel, neredesiniz?
selâm ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder