26.07.2012 00:09
‘gizemli; ne olduğunu
keşfettirmeden kendini ortaya çıkaran şey’. blanchot.
yaşam ve ölüm aynı ânda gerçekleşir.
ortada herhangi bir çelişki yok. yaşıyoruz ve ölüyoruz. ikisi de şimdiki
zamanda.
insan için bir gelecek yoktur. yakın ya
da uzak gelecek. yıllar sonra rastladığınız insan değişmemiştir.
ölüm, yaşamın tersi değildir. yaşam,
ölüm olmadan mümkün değildir. ölüm ve yaşam birlikte var olur. diyalektik
bir gerçeklik var ortada.
bir gün öleceğiz!
bir gün ölmeyeceğiz. bir ân öleceğiz.
zihin bir oyun oynar. ölüm olayını
erteler. Orada bir yerdedir, şu dağların arkasında. uzak!
her ân ölecek olmayı kabul etmek insanı
panik eder. zihin, insanı panikten kurtarmak için oyun oynar. ölümü gelecekte,
uzun gelecekte bir yere koyar. olmayacak bir yere koyar. insan, rahatlar.
insan sevgi ile yaşar. doğum ve ölüm
arasında, anlam sevgidir.
insan, sevgiyi bilmediğinden kötülük
yaparlar. kendineve ötekilere. aslında bir öteki yoktur. başkasına kötülük
yapan kendine kötülük yapar. yok saymak en büyük kötülüktür.
eceayhan: “bilirsiniz ya da
bilmezsiniz, öz çocuklarını boğduğu için herhalde, görkemli olduğu söylenen
geçmiş, hele bir imparatorluksa, içinde taşıdığı hüsnü kuruntuyu, gerçekte
sevmekten, güzel uzunken kırpılmış kısa kirpikli sanata büründürerek, bir
tarikat anlaşmazlığından nusaybin’e, bir tahttan indirilerek selanik’e, bir
eprimekten iskenderiye’ye gönderilmiş, kafası ipek kılıçla kesilmiş, tuğraları
alçılarla örtülmüş, çocuk paşaların ilk kaymaktabağı kanunu esasileri hamamname
olarak kütüphanelere, serez’den çinkolanmış sandukada taşınmış bir ermiş kemik
olarak değil de Yedikule zindanlarından getirtilmiş iskelet olarak hazirelere,
pejmürde bir feylozofun gelibolu’da hamza koyunda ciğerlerine çektiği nefes
olarak zaviyelere, kimi sayfaları şehzadelerce koparılıp atılmış surnameler
olarak saraylara, yanına bir ibrik bir seccade bir muhammediye almasına göz
yumulan bir kalebent olarak hisarlara kapatılmış olsa bile, cumhuriyetlerin,
kendisinden sonraki tarihsel ulamların, basamakların, süreçlerin peşini
bırakmaz. aylığını aldırmak için mührünü gösterir. pişkindir. ne hacıyatmazdır.
ben senin atalığın değil miyim? aslını inkâr eden haramzadedir! güftesini,
artık kullanılmayan bir makamda, sahibinin sahibin sesi plaklara okur ve aynı marka
fonograftan, borunu ağzına kulağını vererek dinler. sebah’ta resim
çektirir. nesnel bir olgudur bu. çünkü, ölümden sonra da toplumsal
köklersiz, bir çok insan yüzyılı yaşayabilen tek yaratış sanattır”.
selâm ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder