21.08.2012 12:10
‘tabiatı gereği tarafsız
olmak ve tarafsız kalmak zorunda olan yazar, kapışan iki tarafın meseleleri
arasında ilerlemek durumundadır ve bağıntının imkânsız olduğu yerde de trajik son
bulmaya karar vermek zorundadır’. goethe.
geçen yıl şili’de idim. öğrenci
hareketi, henüz, başlamamıştı.
şilili dünyanın geri kalanından
kendilerini farklı hisseden bir millet. neruda ve gabriela mistral’ın sade
milleti. faşizmden paçayı kurtardılar. sorun, piyasanın saldırısı. gelir/
servet dağılımı çok bozuk.
şili’de öğrenciler bir yıldır
boykottalar. şili’de olan öğrenci hareketi dünyanın geri kalanında olmuyor.
öğrenciler, açık. şiddet kullanılmıyor.
1980’de paris’te bir tartışma vardı.
foucault, entellektüellerin taraf olmamaları gereken bir zamanın geçerli
olduğunu söylemişi. foucault, özel entellektüellerin destekledikleri parti/
grup tarafından kullanılma/ yanlış yönlendirilme ihtimalinden söz etmişti.
sabitfikir isimli derginin temmuz 2012
sayısında ‘david harvey, meğer marksist değilmiş’ başlıklı bir metin var. ayşe
düzkan, yazmış. başlık, şaşırtıcı. bildiğim kadarı ile, harvey hiç marxist
olduğunu söylememişti. marxist olarak bilinmez. marx’tan söz edenin marxist ,
komünist sayılması bir gelenek. yanlış bittabiiki. yaşasın kapitalizm!
sosyal hareketlerde olayın sonu ile
başı aynı değildir. doktrin ve görünüş olarak. bir de hatırlanan daima son’dur
ve son’un yanlış yönlendirildiğine dair bir savunma asla onaylanmaz.
acıklı olan, insanların bilemedikleri
şeye karşı çıkıyor olmaları.
ismet özel: “nasıl bir dünyaya
geldiğimi bilmekle yükümlüyüm. benim ömür sürdüğüm yılların başlangıcı ikinci
dünya savaşı sonlarına denk geliyor. yani ben çocukluğumu dünyaya cesametini
atlantik ötesinde kazanmış abd kökenli sermayenin şekil verdiği zamanlarda
geçirdim. ben çocukken avrupa’ya köhnelik ârâz olmuştu. dünyanın aklı eren
zümrelerinin pek hoş karşılamadığı ekonomik dinamizm abd’ye atfediliyordu.
dinamizme köstek olarak sscb ve kısmen çin halk cumhuriyeti gösteriliyordu.
bugün yirmi beş yaşlarında olanlar başlarına neler geldiğini kendi doğum
yıllarında avrupa’nın yeniden önem kazanma denemesi yaptığını hesaba katarak
anlamaya çabalamalıdırlar. yani bugünün dünyasında dinamizmler arası örtük bir
yarışma yürürlüktedir. bu aynı zamanda tuhaf bir köhnelik yarışıdır. türkiye bu
dinamik köhnelikler arasından fincancı katırlarını ürkütmeden sıyrılmaya
çabalayan bir ülkedir. türkiye ipleri elinde tutanlar bakımından bir çabalama
bir şaşkınlık hali, bir bocalama manzarası arz etmektedir. çıkış yolu olup
olmadığı türk yetkilileri için bir muammadır. oysa dünyanın benzer ‘milli’
yapılanmaları nazarında varlığına göz yumulan bir ülke olmaktan çıkıp o
yapılanmaların varlığına muhtaç kaldıkları bir ülke haline gelmekle türkiye
çıkış yolunu bulmuş olacaktır”.
selâm ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder