umut ve imkânsızlık birlikte iktidar tekniği olarak kullanılır


 21.08.2012 15:02

 ‘modernleşme türkiye’yi millet tarifinden mahrum bırakmıştır’. ismet özel.

ayakkabı aldım. alırken iyiydi. nedense iade etmeye karar verdim. havalı bir marka. hong kong orijinli bir şirketin markası.
mağaza müdürü, imkânsız, dedi. yüzünde sahte bir tebessüm ile. tüketici kanunundan haberi olup olmadığını sordum. talimatlar, dedi. merkez, dedim. merkez kapalı bu saatte, dedi.
merkez/ kapitalizmdir ve yirmi dört saat çalışır, dedim. müdür, kapitalizm nedir bilmiyor. yabancı bir şirketin kâr maksimizasyonunun güvenli bir şekilde gerçekleşmesi için iki türk karşı karşıya. modernite bu.
kanun bilinmiyor. sorun ve sorun değil. ikisi birden doğru.
ilginç olan şu: tezgahta bekleyen iki tüketici ânında tüketici mağaza müdüründen yana tavır aldı. kendi hâlinde tüketici, tüketici haklarından yana değil. anlaşılan budur. kendi hâlindeki tüketicinin tüketici haklarından yana olmamasının nedeni, cahillik değildir. kendi hâlindeki tüketicinin tüketici haklarından yana olmamasının/ yabancı şirketten yana olmasının nedeni, iktidar konusundaki idealidir. hükümet değil iktidar.
doğu’da herkes, özel kesim ya da kamu kesimi, tek bir yere bağlı, merkez’e. merkez, ne derse geçerldir.
japonya ve güney kore, doğu olmaktan çıktı. amerika oldu. çin, amerikalılaşma yolunda. çin’de komünist partisi’nin bir önemi yok. para, konuşuyor.
demirel, türk siyasal hayatında başarılıdır. genel müdür ve müteahhit iken başa geçmeyi başardı ve başta uzun kaldı. demirel başta kaldığı devrede iki şey yaptı. bir: umut verdi. iki: imkânsız, dedi. umut ve imkânsızlık, demirel keşfi değildir. türk politikasında, 19.yüzyıldan beri mükemmel bir teknolojidir. mükemmeldir, çünkü işler.
ayakkabı dükkanından çıktıktan sonra bir anne gördüm, ağlayan çocuğuna the iktidar tekniği ile yaklaşıyordu. başka bir zaman alırım ve imkânsız, diyordu.
ayakkabı satarken, değiştirmek mümkündür, diyen, tezgahtar, değiştirmek için geldiğimde, imkânsız, diyordu.
demirel, ayakkabı dükkanındaki müdür ve anne, umut ve imkânsız, tekniğini içselleştirmişler, kullanıyorlar.
bir seçimler öncesinde, zamanın başbakanı mesut yılmaz, radyo’da konuşuyordu. türkiya, mesut yılmaz’a göre bir yol ayırımında idi. mesut yılmaz’a göre, türkiya’nın medeniyet meselesi olan avrupa birliği’ne girip girmeyeceğini o seçimde türklerin vereceği oy belirleyecekti.
kendilerini çok önemli insan yapmak isteyenlerin kullandıkları bir teknik, türkiya’nın yol ayırımında olduğuna dair cümle’dir.
türkiya’nın gidişatından para kazananlar olduğu sürece the teknik işler. insanların önemli bir bölümünün para için çalıştıkları geçerli bir varsayımdır. yüzde 95’i.

selâm ile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder