19.11.2012 02:39
“sabaha karşı yatakta beni kıvrandıran düşünceler. tek çözümü kendimi pencereden atmakta görmem”. kafka.
modern evlilik napolyon tarafından icat
edildi. medeni kanun’u napolyon kaleme aldı.code
de civil.
geçici bir kurumdur.
batı’da evlilik artık yok.
modernleşenler evlenmeye devam ediyor.
napolyon’un kadınlara yaptığı büyük
iyilik.
batı’da evlilik 1968 ile çözüldü. ev
başına düşüne kişi sayısı 1,1. mülkiyet ve aile meselesi kafa karışıklığına
neden oluyor.
kafka: “ve her şeye karşın, felice ile
düpedüz eşit haklara sahip bulunsaydık da olanak ve umutlarımız birbirinden
farklılık göstermeseydi, bu evliliğe yanaşmazdım. onun yazgısını yavaş yavaş
içerisine itip tıktığım bu çıkmaz sokak, söz konusu evliliği benim için başı
sonu görülemeyecek gibi değilse bile, yine de kaçınılmaz bir görev durumuna
sokuyor. insanlararası ilişkilerdeki gizli yasanın etkisi bu konuda açığa
vuruyor kendini”.
batı bir sözleşme toplumu. kağıtların
çantada taşınması beklenmez. devlet arşivler. kayıtlar sağlam ve ânlık.
bir amerakalı karı koca kavga yaptı.
kadın, erkek için, sözleşmeye aykırı davrandı, dedi. sözünde durmadı.
sözleşme mi?
evet. evlenen bir amerikalı çift haklar
ve görevler konusunda bir sözleşmenin altına imza atarlar. madde madde sıralanmış
paragraflar ve iki tane imza.
türklerde bir evlilik sözleşmesi yok.
evlenen türk, bir imza atıyor. o kadar. sorumluluk ve görev, kağıt üzerinde
değil. hâyâli.
hâyâli bir birliktelik. bir zihinsel
durum.
metin yok. elde, erkek şiddeti ve kadın
dırdırı, iki siyaset imkânı olarak var.
bir de üçüncü göz. birisi izliyor,
imgesi.
genç bir çift birbirine aşık oluyorlar,
ve hemen evlenmek istiyorlar.
kadın diyorki, ‘bir şartla’. çok
kültürlü, sofistike, zengin bir kadın.
adam, ‘her şart kabulümdür, sensiz
yaşayamam”, diyor.
kadın, ‘önce şartı bir dinle, sonra
düşün. sıradan bir şart değil bu. şöyle ki, aynı evde yaşamayacağız. benim
geniş bir arazim var, içinde güzel bir göl, ağaçlar, bahçeler ve çimenler olan.
sana kendi evimin tam karşısında bir ev yaptıracağım’, diyor.
adam, ‘o zaman evliliğin ne anlamı
kaldı?’
kadın, ‘evlilik birbiribi yok etmek
demek değil’, diye cevap veriyor. ‘ben sana kendi yerimi veriyorum, benim yerim
de ayrı. arada sırada, bahçede yürürken karşılaşabiliriz –tesadüfen. Veya bazen
ben seni çaya davet edebilirim ya da sen beni’.
adam, ‘bu saçma bir fikir’, diyor.
kadın, ‘o zaman sen unut evliliği’,
diyor. ‘tek doğru fikir bu –ancak o zaman aşkımız büyüyebilir, çünkü hep taze
ve yeni kalırız. asla birbirimize özen göstermekten vazgeçemeyiz. ikimizin de
birbirimizin davetlerini reddetme hakkımız var, özgürlüklerimiz hiç
kısıtlanmıyor. bu iki özgürlük arasında güzel aşk olgusu büyür’.
adam, elbette anlamıyor ve vaz geçiyor.
hem mesafe hem de birliktelik mümkünse,
cennet. öbür türlü cehennem.
kalbî selâm ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder