03.01.2013 01:01
‘ben ki ömrübillah at görmemiş bir nalbant’. metin eloğlu.
varlığı keşfetmek
yaşamın başlangıdır. olmak bir hastalık.
varlığın keşfi sonsuza
kadar devam eder. her ân yeni bir keşiftir. büyümeye başlayan yeni bir sevgi,
iyilik ve güzellik karşısında yeni bir hassasiyet.
hakikatin kendi
tekelinde olduğuna inananlar vardır, başkalarını yok sayarlar ve küstâhlık
yaparlar. ışığın, karanlığın, atın, rüzgarın, âşkın, adaletin, farkında
değildirler.
âşk insanı bir eşek
karşısında bile saygılıdır.
aziz francis, eşek
üzerinde bir yerden bir yere hareket ederek yaşadı. yaşamının son günleridir.
tüm müritleri onun son sözünü duymak için toplanırlar. bir adamın son sözleri,
o zamana kadar söylediklerinden daha önemlidir, öyle düşünülür, bir özet,
söylenmeyen bir şey, beklenir.
yaşlı insanlarla yapılan
konuşmalarda tuhaf şeylere raslanır. ölmekten korkan, zavallı bir insan mutlaka
bir şey söyler. bir itiraf, mesaj.
yaş bir sayı.
türkler otuz yaştan
itibaren kendilerini yaşlı hissederler. norveçliler seksenli yaşlarında
bisiklete biner ve renkli ayakkabı giyer.
fark, bir imkân meselesi
değildir. bir şiir meseledir.
teori’ye göre, her şey
okul’da başlıyor. okul, tük’e bir korku veriyor. türk, korku ile tanıştıktan
sonra tüm hayatında korku ile yaşıyor. yaşamak korkusu, hürriyet korkusu, âşk
korkusu, dünyayı tanımak korkusu, eskiyen ayakkabıları atma korkusu, gerçeklik
korkusu, iyilik korkusu!
okul, geniş anlamda
okul. okul dahil, sokak, iş dünyası, akademi, mahalle ve tanıdıklar.
müritler, duyduklarına
inanamazlar. aziz francis son sözlerini müritlerine değil, eşeğine söyler.
‘kardeşim, sana minnettarım. beni bir yerden diğerine hiç şikâyet etmeden, hiç
itiraz etmeden taşıyıp durdun. bu dünyadan ayrılmadan önce tek istediğim beni
affetmen. sana karşı insanca davranmadım’.
aziz francis’in son
sözleri. bir eşeğe kardeşim, demek ve eşekten özür dilemek kadar büyük bir
hassasiyet olabilir mi?
hassasiyet arttıkça
hayat genişler.
selâm ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder