gereksinim ve mânâ ayrı şeylerdir


 15.09.2012 00:05

 “kendi kendisinin nedeni (cause sui) ile ben, özü varoluşu içereni veya var değilse doğası kavranamayanı anlıyorum”. spinoza.

geçici olan ile kalıcı arasındaki ilişki bir birikim olayı değildir, rıza olayıdır.

belirsizliği hukuk ortadan kaldırır.

batı’da üretim sona erdi. üretim, asya’da.

türkiya iktisadında üretim hiç olmadı. ne modern devrede ne de klasik devrede.

model, üretim yerine, almak ve yeniden dağıtmak. yeniden dağıtımcı bir iktisat modeli işliyor. the model, tarih ve coğrafyanın bir belirlemesidir.

politika, batı ile ilişkilendirilebilir. batı’yı batı yapan kapitalizmdir. osmanlı reform tarzı, the modelde herhangi bir değişiklik yapmadan gerçekleştirilen bir deneme idi. bir.
iki: 1908 olayı sonrasında the model, terk edildi. bir doktrin icat edildi: the doktrin, iktisadiyatın türkleştirilmesidir. ikinci dünya savaşının sonuna kadar, the doktrin bir şekilde uygulandı. üç: türkiya, 1950’den itibaren dünya sisteminin bir parçasıdır. 1980, durumun kalıcı hâle gelmesi için yapılan son müdahaledir.

iktisat, hukuk içinde işler. hareketli olan iktisat, uyum sağlaması beklenen/sağlayan hukuk oluyor.

şirket medeniyeti. şirketin iktisadi çıkarları genel refahın üzerindedir. şirket için politika, gerekirse savaş.

üretim, belirleyicidir. yalnız tarih, üretim tarihinden ibaret değildir. geçerli iktisat paradigması ile tüm zamanlardaki insan faaliyeti açıklanamıyor. paradigma, varsayım anlamında olsun. kolaylaştırmak için.

soygun hayatın geçici varsayımı ile yakından ilişkilidir, yeniden dağıtımcı toplumda gerçekleşen bir tür protestodur.

baudrillard: “ekonomik evren anlamını tamamen yitirmiş olduğu için her şey ekonomik politik ve üretim terimleriyle ifade edilebilmektedir. ekonomi terminolojisi bütün bir toplum tarafından gelişigüzel bir şekilde kullanılarak açık seçik söylevlere dönüştürülebilmekte, her türlü çözümlemenin ve özellikle marxist değişkenin içinde yer alabilmektedir. ekonomi politik günümüz ideologlarının ana dili haline gelmiştir. tüm sosyologlar, tüm insan bilimciler çektikleri söylevlerde gönderen olarak marxizme başvurmaktadır. hiristiyanlar bile, özellikle onlar başvurmaktadır. yeni ilahi solun yükselişine başvurulmaktadır. sınır tanımayan bir entegrasyon işlemiyle her şey politik ve ideolojikleştirilmektedir. günlük olaylar politiktir”.

baudrillard’ın sözünü ettiği dünya hâlâ aynı dünya mı?

hangi bağlamda?
kapitalizm; her şeyi eşit duruma getirir, sayısallaştırır, nesneleştirir, etkisiz kılar, çerçeve içine alır, adlandırır, kategorize eder, duyarsızlaştırır.

genelleşmiş bir illüzyon altında insanların davranışlarını anlamak imkânsızdır. yıkmak istediklerini söyleyebilirler. 1968’de söylediler. bir şey olmadı.


selâm ile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder