22.06.2012 00:12
“gerçeğe boyun eğmek zorunda
kalmadıkça zihinsel aktivite kolaydır”. proust.
otobüs durağı. bekleyenler razı ve
birbirinden tam olarak kopuk. beklenen geldi.bekleyenlerden olmayan bir kadın
kapıda. sırada olmadığını, söyledim. zamanında çok sıraya girdim, bazen öyle
bazen böyle, dedi.
kadın, sistemde kaybettiğini imâ
ediyor. gasp ederken kaybettiğini bulmanın peşinde. her şey göz önünde olur.
sıraya girmeyen kadının kaybettiği;
ölçü, yön ve düzendir.
gasp olayına maruz kalan hangi dili
kullanır?
musil’e göre bir dil yanlışı yüzünden
bir devlet batar.
nurdangürbilek: “mağdurun dili diye
sabit, değişmez, tek katmanlı bir dil yok aslında. birbiriylemücade eden,
birbirini bastırmaya çalışan birçok ses var orada. meydan okuma, incinmişlik,
kurku, gücenme, isyan, görülme isteği, hınç. bütün bu duyguları, bunların aynı
bilinçte nasıl yan yana durduklarını çok iyi anlatan yazarlar var, başta da
dostoyevski, ama yine de ben mağdurlukla edebiyat arasında asla zorunlu ilişki
bir ilişki kurmak istemem. mağdurluktan, mazlumluktan ya da dışlanmışlıktan iyi
edebiyat çıktı. bunlar edebiyatın ne olmazsa olmazı ne de yeterli koşulu
aslında. evet bu duygulardan güçlü edebiyat çıktı, verimli bir yanı var bunun,
ama mağdurluk vurgusunun pekâlâ bir iktidar diline dönüşebildiğini, onun temel
harcı haline gelebileceğini de biliyoruz. mağdurluktan her şey çıkar; politik
başkaldırı da, güçlü edebiyat da, iktidar dili de…”
sıraya girmek ile adalet duygusu
arasındaki eylem/ düşünce ilişkisinin koptuğu yerde bir gelecek umudu olabilir
mi? kötülüğün kötülüğü meşrulaştırması insan toplumu için bir tehdit değil mi?
her ihlâlin imkânı vardır. riskleri de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder