muhyiddin


 23.08.2012 00:04


 “nesneler gerçek olarak iki yoldan algılanır – ya belirli bir zaman ve mekân açısından var oldukları derecede ya da bizim onları tanrı tarafından içerilir ve ilahi doğanın mutlaklığından kaynaklanır olarak algıladığımız derecede”. spinoza.

spinoza’nın doğumu 24 kasım 1632 tarihlidir. ibranca ve arapça eserler üzerinde çalıştığı biliniyor. muhyiddin’in doğumu 1240 yılıdır. spinoza’dan 400 yıl önce.
muhyiddin ve spinoza, iki düşünür arasında yakınlık var.
cavit sunar: “muhyiddin, tasavvuf felsefesinin malzemesini bir çok dinlerden ve felsefelerden almış ve temeline de şehabettin sühreverdî’nin nur-zulmet görüşünü koymuştur. tasavvuf ve felsefeyi uzlaştırmadaki keskin zekâsı ve pek yüksek kudretinden ötürü de o, ele geçmez iksir ve şeyh ekber olarak adlandırılmıştır. beş yüz eseri vardır. ona göre bilgi, ‘ben insi ve cinni ancak bana ibadet etsinler, yani beni bilsinler diye yarattım’ âyetinin işaret ettiği gibi, ancak allah bilgisidir ve bu da ancak amel, takvâ ve sülük ile hâsıldır. muhyiddin, ‘kullarımızdan dilediğimize rahmet verdik, ledünnümüzden ilim öğrettik’ âyetine dayanarak fütûhât’ının 372 inci bâbında şöyle demektedir. ‘hocası, yaratıcı allah olan kimseler ile hocası, fikri nazarv ve kendileri gibi yaratılmış bir kimse olan kişiler arasında fark büyüktür. zira, ilâhi ilim, ancak ve ancak, ilâhi bildiri ile bilinebilir, hatta, bu bile pek güçtür’. muhyiddin için bilgi, ancak, allah bilgisi olduğundan o, doğrudan doğruya allah’ı ele alıyor ve şöyle diyor: ‘vücud veya varlık birdir; yalnız o mevcuttur; o da allah’tır. âlem, onun tecelli ve zuhur undan ibarettir. bu tecelli ve zuhur; yani meydana çıkış, ahad olan zât’ın külliyyât itibatiyle olan mertebelerini bildirmesi açısından bir takım taayyün dereceleri ve iniş mertebelerinden; bu külliyyâtın iç ve dış açısından, yani zâhir ve bâtın açısından birbirleri arasındaki ilişkiyi ve âhengi bildirmesi bakımından da bir takım hazretlerinden veya âlemlerden geçer. kısaca, yaratılış, bir meydana çıkıştır ve iniş mertebeleri de sıfatlarda kuvve hâlinde mevcut olan istidatların derece derece görünüşünden başka bir şey değildir”.
etika’da spinoza şunu yazıyor: “tanrı dışında hiçbir varlık var kabul edilemez ya da düşünülemez. Her ne var ise, tanrı içinde vardır ve hiçbir şey tanrı’nın dışında var olamaz ya da algılanamaz”.
spinoza’nın varsayımı açık olarak şu şekilde not edilebilir: dünyada bir bağımlılık ilişkileri bütünü vardır ve bu, fikirler arasında mantıksal ilişkiler biçiminde anlaşılabilecek türdendir.  her şey bağımlıdır. b, a’ya bağımlıdır, eğer ki b’nin doğası b fikrinden değil de a fikrinden kaynaklanmıyorsa.
her şey, kelimesi, belirsizdir. ancak, buradaki belirsizlik yanlış bir etkide bulunmuyor.

selâm ile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder